Allah Aramlıları yeniyor

2.Krallar 6:24-7:20

Aram Kralı Ben-Hadat bütün askerlerini toplayıp İsrail’e girdi ve baş kasabası Samiriye’yi kuşattı. Samiriye’de o kadar büyük kıtlık oldu ki, İnsanlar açlıktan kızanlarını bile  yemeyi  başlamışlar. Kral bu kötü haberi alınca, kabahati Elişa’nın üstüne attı. Kral öfkesinde Elişa Peygamberi öldürtmeye kalktı.

Elişa, “Bu felaket Rab’dendir” dedi, “Rab’bin sözüne kulak verin! Rab diyor ki ‘Yarın bu saatlerde Samiriye kasabasının kapısında un ve arpa inanılmaz ucuza satılacak.’”

Kralın en yakın yardımcısı olan general, Elişa’ya “Rab göklerin kapaklarını bile açsa  senin dediğin olamaz. Olacak şey değil bu!” dedi. 

Elisa generala, “Söylediklerime inanmadığın için sen her şeyi gözlerinle göreceksin, ama onlardan hiçbir şey yiyemeyeceksin!” dedi.

Samiriye’nin kapısının girişinde deri hastalığına yakalanmış dört adam vardı. Birbirlerine, “Neden ölünceye kadar burada duralım?” diyorlardı, “Ama Kasabaya girelim desek, orada kıtlık var, açlıktan ölürüz; burada kalsak zaten öleceğiz. Bari gidelim Aram askerlerinin kampına teslim olalım. En azından orda bir şansımız vardır. Canımızı bağışlarsalar yaşarız, bizi öldürürseler o zaman bu çileden kurtuluruz.”

Akşam karanlığında kalkıp Aramlıların asker kampına doğru gittiler. Kampa yaklaşınca, orada kimseyi göremediler. Çünkü Rab Aramlılara karşı daha büyük bir düşman askeriyesinin geldiğini sanıp ve çıkardığı sesi duysunlar diye öyle yapmıştı. Aramlılar da birbirlerine, “Bakın, İsrail Kralı bize saldırmak için Hitit ve Mısır krallarını kiralayıp bize karşı çağırmış!” demişlerdi. Böylece, gün batarken çadırlarını, atlarını, eşeklerini bırakıp kaçmışlar, canlarını kurtarmak için her şeyi olduğu gibi bırakmışlardı.

Deri hastası olan adamlar oraya varıp Aramlıların çadırlarından birine girdiler. Yiyip içtikten sonra oradan altın, gümüş ve bagajları alıp bir yere götürüp sakladılar. Sonra dönüp başka bir çadıra girdiler, orada bulduklarını da götürüp sakladılar.

Sonra birbirlerine, “Bu yaptığımız doğru değil” dediler, “Bugün müjde günü. Ama biz susuyoruz. Sabah oluncaya kadar beklersek, ceza alacağımız kesin. Haydi kasabaya ve saraya gidip bu gördüklerimizi anlatalım.”

Böylece gidip Samiriye kapısında olan koruyucu askerlere yüksek sesle, “Aram kampına gittik” dediler, “Hiç kimseyi göremedik; ne de bir insan sesi duyduk. Sadece bağlı atlar, eşekler vardı. Çadırları da olduğu gibi bırakıp gitmişler.” Kapı askerleri haberi kralın sarayına bildirdi.

Kral gece kalkıp generallarına, “Aramlılar’ın ne planladığını size söyleyeyim” dedi, “Aç kaldığımızı biliyorlar. Onun için asker kampını bırakıp kırda bir yerde saklandılar. Kasabanın dışına çıkınca, bizi canlı yakalayıp kasabayı ele geçirmeyi düşünüyorlar.”

Baş hizmetçilerden biri,“ Beş atlı ve birkaç asker gönderelim, o zaman durumu anlarız” dedi, “Nasıl da olsa gidecek olan kişiler da burada, kasabada kalan bunca İsrailli gibi ölüme kadar kapalı kalmışık!”

Adamlar yanlarına iki atlı araba aldılar. Kral, “Gidin, ne olduğunu öğrenin” diyerek onları Aram askerlerinin peşinden yolladı. Adamlar Şeria Deresine kadar Aram askeriyesini izlediler. Bütün yol baştan sona kadar Aramlılar’ın kaçarken atmış olan bagaj ve mallarıyla doluydu. Haberciler dönüp krala durumu bildirdiler. 

Buna göre halk kasabadan çıkıp Aramlıların kimsesiz bıraktığı kampa gidip her şeyi aldılar. Rab’bin dediği gibi, yemek fiyatı çok ucuza düştü. Kral baş generalını Samiriye kasabanın kapısında bırakmıştı. Halk kapının ağzında üstünden geçip onu çiğneyerek öldürdü. Her şey Elişa’nın krala söylediği gibi oldu.

Sıkıntımız ne kadar da büyük olsa umutsuz olmayalım. Allah’ımızın kuvveti bitmez. Ona güvenip sabırla bekleyelim. Çözüm hiç beklemediğimiz yerden gelecek. 

Rab bize söz verirse ona tamamen güvenebiliriz. Çünkü O sözünü tutar. Kralın generalı gibi Rab’bin sözünden şüphe etmeyelim. Şüphe bizi düşürüyor. Ama gözlerimizi Allah’ımıza kaldırırsak umudumuz artacak ve Onda dayanma gücü bulacağız.

Yorum bırakın